Zülal Kalkandelen Veganizmi Anlattı


 Zülal Kalkandelen Veganizmi Anlattı

 Türkiye'de tanınan vegan ünlüleri saymanızı istesek şüphesiz akla gelen ilk isim Zülal Kalkandelen olacaktır. Zülal Kalkandelen, Propaganda Yayınları'nın kurucusu Can Başkent'le birlikte veganizmi anlatan ilk Türkçe eseri yazdı. Bir anlamda bizi bize anlatırken daha çok insana ulaşmanın bir kanalını açtı. Kendisiyle etik veganizm ve "Veganizm: Ahlakı, Siyaseti, Mücadalesi" üzerine konuştuk. (Kitabı ücretsiz indirmek için http://propagandayayinlari.net/vegan.html adresine tıklayınız.)




 Zülal Kalkandelen pek çok farklı yönüyle tanınıyor. Mesleğinizden etik duruşunuza kadar sosyal medyada düşüncelerinizi ve deneyimlerinizi paylaşıyorsunuz. Bunun yanında siyasi görüşlerinizi de çekinmeden yazıyorsunuz. Birçoğumuz için “vegan yazar”sınız. Peki siz kendinizi kısaca nasıl tanımlarsınız?
  İnsanın kendini tanımlaması zor ama vegan gazeteci/yazar tanımına bir itirazım olmaz. Çünkü veganlık beni ben yapan temel özelliklerimden birisi, diğeri de mesleğim. Sonuçta  bu tanımla, sahip olmadığım bir niteliği kendime bahşetmiş olmuyorum; daha çok bir durum tespiti gibi bu.
    
       Fotoğraflar: Tuba ŞATANA 

 Oldukça uzun bir zamandır vegansınız? Vegan olmak için motivasyonunuz nelerdi?
  İçinde zulüm olan hiçbir şeyden zevk almamayı ilke edindim. Temel motivasyon buradan kaynaklandı. O düşünceyi, duyguyu ateşleyense Morrissey’di; The Smiths’in “Meat Is Murder” adlı şarkısının vejetaryen/vegan yaptığı insanlardan biriyim. Ben bu konular üzerine düşünmeye başladığımda çevremde bırakın veganı, hiç vejetaryen bile yoktu ama Moz sağ olsun, tek bir şarkısıyla içimde devrim yarattı.

  Hayatında ilk kez vegan biriyle tanışan insanların şaşkınlıkla sorduğu bir soruyla devam edelim: Siz ne yiyorsunuz? Ne giyiyorsunuz?
  Hayvanlara zulmedilmeden ya da onlar üzerinde denenmeden üretilen ürünleri giyiyor, tüketiyorum. Hayvansal madde içeren hiçbir şeye “yiyecek” ve “giyecek” gözüyle bakmıyorum. Sebze, meyve, baklagiller zaten sağlıklı bir yaşam sürdürebilmem için ihtiyacım olan besini sağlıyor. Bunun yanı sıra badem, pirinç ya da soya sütü ve onlarla yapılan yan ürünleri tüketiyorum. Bunların bazılarını evde yapmak olanaklı. Son yıllarda Türkiye’de de veganlar için özel olarak yiyecekler üretilmeye başlandı. Vegan köfte, vegan şinitzel, vegan mantı, tofudan yapılan krem peynir vb. Bu gibi ürünler, talep oldukça  artacaktır. Türk mutfağında ise zeytinyağlı geleneği var; onların büyük kısmı veganlara uygun zaten. Giydiklerimin içinde deri, yün, ipek vb. hayvanlara yapılan işkenceyle elde edilen hiçbir malzeme yok. Etik kurallara bağlı firmaların ürettiklerini bulup alıyorum. Giyim konusunda en zoru, özellikle kışın iyi bir bot bulmak ama veganlar için bunları üreten firmalar var, bazılarını da internetten alıyorum.
   
  Evde veya bahçede sorumluluğunu aldığınız hayvanlar var mı? Evde hayvan besleme ve evcil hayvan maması endüstrisi hakkında ne düşünüyorsunuz?
  Hayır, yok. Çünkü yalnız yaşıyorum ve bazen uzun süreli seyahatlerim oluyor.  Evde hayvan beslesem, İstanbul’da olmadığım zaman onu geride bırakmak zor olur. Bakımevleri var ama oraya bırakmak beni üzer. Bir de tabii kedi ve köpekler etcil hayvanlar. Onları doğalarına uygun yiyeceklerle beslemeniz lazım. Bu da beni evde hayvan beslemekten alıkoyan nedenlerden birisi. Bazen günün birinde dağ evine yerleşip, yanıma bir at ve bir köpek almayı hayal ediyorum. Köpekleri çok seviyorum ama belki de sadece iki tane atım olsa daha iyi. Evde hayvan beslemek için uygun bir bahçenin şart olduğunu düşünüyorum. Kediler daha evcil, fakat köpekleri eve hapsetmek doğalarına aykırı. Sonuçta hayvanları evcilleştirerek, onlardan insan gibi evde yaşamasını bekliyorsunuz. Evcil hayvan mama endüstrisi de bu işi sömürüyor. Hayvanların üzerinden para kazanan sektörlerden birisi o da. Hayvanlar üzerinde vahşice deneyler yapılarak üretilen bir mamayı alıp kendi evinizdeki hayvana yedirmek, bana hiç etik gelmiyor.  Bu konuda duyarlı olan firmaları bulup, onların ürünlerini tercih etmek lazım.

"Vejetaryenligi vegan olmadan önceki evre olarak görüyorum"

 Pek çok vegan (ben dahil) vegan olmadan önce vejetaryen oluyor. Size göre vejetaryenlik kendi içinde tutarlı bir yaşam biçimi mi veya vegan olmadan önceki bir evre mi?
  Ben etik veganım. Vejetaryenliğin bana tutarlı görünmediği noktalar var. Hayvanların yaşam hakkını savunup eti yemiyorlarsa, onların yaşamına mal olan süt endüstrisi ürünlerini neden tüketiyorlar? Kürke karşı olup deri ayakkabı giymek gibi bir tutarsızlık söz konusu. Ancak vejetaryen olma nedenini, “Ben sadece hayvan eti yemekten nefret ediyorum. Boğazımdan bir cesedin parçaları geçsin istemiyorum,” diyerek anlatanlar var. Bana göre onların et yememe gerekçesinde daha çok kendileri ön plana çıkıyor; yani ilk motive edici unsur, hayvanın katledilmesi değil. Öyle olsaydı, buna öfke duyan kişi, süt  ya da deri endüstrisindeki vahşete de duyarsız kalamazdı. Elbette vejetaryen olmak, önemli bir adım ama anlattığım çelişkileri de barındırıyor içinde. Hayvan özgürlüğünü savunuyorsanız, sömürüye tümüyle karşı çıkmanız gerekir. Ben vejetaryenliği, vegan olmadan önceki evre diye görüyorum. Alışılagelmiş, çok köklü bir yaşam biçimini sorgularken girilen ilk evredir; ancak vegan olduğunuzda tamamlanıyor sorgulama.
   
 Büyükşehirlerde vegan ürünlere ulaşmak nispeten daha kolay, küçük şehirlerdekiler ancak internet üzerinden bu ürünlere ulaşabiliyor. “Vegan” kelimesinin anlamının dahi yaygın olarak bilinmediği bir ülkede, Türkiye’de vegan olmayı ekonomik ve sosyal açıdan nasıl değerlendirirsiniz?
  Vegan ürünlere küçük şehirlerde ancak internet üzerinden ulaşılıyor gerçekten de. Ama bu zamanla değişecek. Eskiden İstanbul’da bile mümkün değildi. Vegan ürünlerin biraz daha pahalı olduğu bir gerçek. Onun da nedeni, hem şu anda talebin az olması, hem de devletin hayvansal ürünlere uyguladığı inanılmaz sübvansiyon. Ama bir konuda kararlıysanız, önünüze çıkan engelleri aşmanın yolunu da buluyorsunuz. Evde kendisi çok daha ucuza soya sütü, tofu, seitan, tofu peyniri, yoğurt yapan arkadaşlarım var. Bunları üretmek için makineler de satılıyor. Bir kere alıp, sonra kendiniz üreterek rahat edebilirsiniz. Ben, kolay ulaşılabilirlik ve ucuzluk kriterlerine dayanarak hayvansal ürünleri tüketmeyi savunanlara şunu soruyorum: “Bir zamanlar da köle sahibi olmak zenginler için kolaydı ve onlara ekonomik olarak getirisi vardı. Bu durumda kölelik devam mı etmeliydi? Ortada bir şiddet ve zulüm varsa, ekonomik fayda ve kolaylık gerekçesiyle bu vahşet savunulabilir mi?” Bu soruya aldığım yanıt hep “Hayır” oluyor ve konu kendiliğinden kapanıyor. Veganlığın sosyal boyutuna gelince, benim hep söylediğim bir söz var: “Türkiye’de veganlık yalnızlıktır”. Yeşilist blogunda bu konuyu ele alan bir yazım var. Burada tekrar uzun uzun anlatmayayım, ilgilenenler onu şu linkten okuyabilir: http://blog.yesilist.com/turkiyede-vegan-olmak-yalnizliktir/

   
 Türkiye’deki vegan örgütlenmesini – dayanışmasını veya - nasıl buluyorsunuz? Size göre veganlar sosyal paylaşım ağlarının sınırlarını aşabiliyor mu?
  Türkiye’de vegan örgütlenmesi çok zayıf. Ben uzun yıllar, “Türkiye’de tek vegan ben miyim acaba?” diye düşündüm. O kadar az vegan sayısı. Ayrıca veganlar arası iletişim de kopuk. Ancak birkaç yıl önce İstanbul’da vegan arkadaşlarla karşılaştım. Sayımız hala az ama ciddi kıpırdanmalar oldu, vegan gruplar oluştu. Herkes kendi olanakları ölçüsünde çaba harcıyor; ama bir birlik olmadığından ses çok güçlü çıkmıyor. Zaten sayımız az olduğundan ancak bir araya gelinirse, etkili olabilir. Bir de şu var ki, veganlar her konuda hemfikir de olmayabiliyor. Yine de bunları zamanla aşıp daha güçlü bir örgütlenmeye gidilmesini umuyorum. Sosyal paylaşım ağlarının sınırları yavaş yavaş aşılmaya başlanıyor. Çok yavaş gelişen bir süreç ve bunu aşmak için medyada daha fazla haber çıkması gerek. Geçmişte ana akım medya hiç ilgi göstermezdi bu konulara ama son yıllarda tek tük de olsa haberlere rastlıyoruz. Bunun olması için daha dikkat çekici, yaratıcı etkinliklerin planlanması lazım. Geçen yıl Kürk Fuarı’nı protesto için Beylikdüzü’ndeki TÜYAP’ın önünde eyleme gittik ama katılımcı sayısı azdı. Üstelik kürk, sadece veganların değil, et yiyenlerin bile çok tepki gösterdiği bir konu. Fakat “Et ve süt cinayettir” yazan pankartın altında bir tek veganlar durur. Durum böyle olsa da, hiç yılmadan eylemlere devam etmek, gerçekleri anlatmak, bilinmeyenleri açıklamak zorundayız. Ben inanıyorum; gün gelecek devran dönecek. Umutsuz değilim.



  Gezi Parkı Direnişi’nde vegan mutfak açan veganlar oldu. Diğer yandan direniş boyunca vegan parkta başka bir noktada asılı kaldı. LGBT’ler vejetaryenler rahatsız olmasın diye parkta et tüketmemeye özen gösterdiklerini açıkladı. Forumlarda hayvan hakları, veganizm, vejetaryenlik konuşuldu. Bu gelişmelerin süreklilik kazanması ve yaygınlaşması için neler yapılabilir sizce?

  Az önce de dediğim gibi, kamuoyunun ilgisini çekecek etkinlikler, eylemler yapılmalı. Tünel’den Taksim’e yürümek artık ses getirmiyor. Yurtdışında örneklerini gördüğümüz türden şok etkisi yaratan eylemler kamuoyu ilgisini çeker. İspanya’da çıplak insanlar, kanlı et görünümü vererek bedenlerini boyadılar ve marketlerde satılan etler gibi jelatine sarılıp parkta kendilerini sergiler. O eylemden fotoğraflar tüm dünyaya yayıldı. Tabii bizde böyle bir eylem gerçekleştirmek başlı başına sorun. Anında bir TOMA gelip dağıtır meydanı. İspanya’da müdahale edilmediğinden eylem amacına ulaştı.  Bir de daha basit olsa da etkili bir eylem örneği vereceğim. Marketlerdeki et reyonlarına “Et cinayettir” ve “Bu aldığınız ceset bir zamanlar canlıydı ve bir ailesi vardı” yazan notlar bırakıldı. Market yöneticileri bunları gördüğü anda kaldırır elbette ama onlar kaldırana kadar gören görüyor. Sonuçta hayvan özgürlüğünü savunan eylemler yapmak kolay değil; çünkü toplumun çok büyük bir kesimini karşınıza alıyorsunuz. Ama pes etmek yok, bu süreç devam edecek. Forumlarda yapılan konuşmalar da faydalı, emek veren herkesi tebrik ediyorum. Zaman içinde bunları sadece veganların katıldığı etkinlikler olmaktan çıkarmak lazım. Fakat sorun şu ki, forumlarda konuşma yapabilecek vegan uzman sayısı çok sınırlı. Gezi Parkı Direnişi’nde parktan et tezgahlarının çıkarılması konusunda gösterilen özen çok güzeldi. Parktan çıktığımız anda Taksim’i saran ızgara et kokusu ise korkunçtu.

 Türkiye’nin ilk vejetaryen/vegan yürüyüşü sonrasında sosyal paylaşım ağlarındaki vegan hesaplarından insanlar görsel ve yazılı olarak taciz edilmeye çalışıldı. İnsanlar bunları eğlenmek için yaparken ayrımcılık yaptığını ve başkalarını taciz ettiğini düşünmüyordu bile. Bu durumlarda veganların tutumu nasıl olmalı?
 Hiçbir şekilde saldırganlaşmadan, haklı gerekçelerimizi savunmalıyız. Agresifleşip, kişiliğime saldıranlara karşı izlediğim yöntem, asla onların tarzını benimsememek. Eleştirdiğim bir davranışı neden yapayım? Benimsersem karşımdaki manipüle edip beni değiştirmiş olur. O nedenle olabildiğince sakin kalırım, baktım iş hakarete varıyor artık onu ne dinlerim ne de muhatap alırım. Sosyal paylaşım sitelerinde karşılıklı görüş alışverişi yapmak faydalı ama bazısı sadece kavga etmek amacıyla hakarete başlıyor. O noktada konuşmayı sürdürmenin faydası yok. Ben her anlamda şiddetsizliği savunan bir insanım. Konuşmadaki ses tonu, imalar da tacize, şiddete yol açabilir. Unutmayalım, şiddet önce dilde başlar.

Veganizm: Ahlakı, Siyaseti, Mücadalesi: Can Başkent'le söyleşi tarzında bir kitap

 Can Başkent ile birlikte “Veganizm: Ahlakı, Siyaseti, Mücadalesi” isimli bir kitap yazdınız. Kitap aynı zamanda veganlar için yazılmış ilk Türkçe eser olacak. Bu kitabın oluşum süreci nasıl gerçekleşti?
  Kitabı yazma önerisi Can’dan geldi. Kendisi Propaganda Yayınları’nın kurucusu. İkimiz de uzun zamandır veganız ve veganizmi tam anlamıyla içselleştirip, felsefi olarak benimsemiş durumdayız. İkimizin söyleşi tarzında kaleme alacağı bir kitap düşüncesini bana söylediğinde hemen kabul ettim. O Paris’te yaşıyor, ben İstanbul’dayım. Farklı kentlerde yaşayan iki yazarın e-postalar aracılığıyla görüşlerini paylaşması ilginçti. Biz yazarken çok keyif aldık. Belki çevremde bu konuları açıklıkla konuşabildiğim birisinin olmaması etkendi bilmiyorum ama benim için o e-postalar heyecan vericiydi. Hiçbir sınır olmadan, ne istiyorsak yazıp tartıştık. Umarım okuyucular için de aynı derecede keyifli olur.

  Kitap başka dillere çevrilecek mi?
 Şu anda öyle bir düşünce yok ama birisi çevirmek isterse seviniriz. :)
   
 Kitabın veganlar dışındaki kitleye ulaşması konusunda ne düşünüyorsunuz?
   Bunu çok istiyorum. Konuyu bir de veganlardan dinleyip düşünmelerini dilerim. Bizler etçil bakış açısını doğduğumuz günden beri biliyoruz, tamamen onun üzerine şekillenmiş bir dünyada yaşıyoruz. Ama gün geldi; bu kurulu “düzen”in yanlış olduğunu, zulüm içermeyen bir hayatın da olanaklı olduğunu savunan vegan felsefesi çıktı. En azından merak etmelerini, tartışırken de neye karşı olduklarını bilmeleri açısından kitabı okumalarını isterim. Çünkü artık, “Ama veganlar da yeterli besin alamıyor,” türünden yalan yanlış, uydurma düşünceleri düzeltmeye çalışmaktan öteye geçelim istiyorum. Felsefi tartışma yapacaksak, ben “dünyanın düzeni” olduğu söylenen etçil düşünceyi her anlamda değerlendirmeye hazırım. Karşımdakiler vegan felsefesini sorgulamaya hazır mı?
   
  Sizin veganizm, hayvan hakları ve etik yaşam üzerine sizin takip ettiğiniz yazarlar var mı?
  Peter Singer, Gary L. Francione, Erik Marcus, Carol J. Adams, JM Coetzee’yı sayabilirim.
   
  Son olarak Türkiye’deki veganların siyasi olarak örgütlenmesi konusundaki öngörünüz nedir?
  Türkiye gibi çok fazla siyasi, toplumsal ve ekonomik sorunları olan bir ülkede siyasi parti deyince bunların tümü hakkında bir görüşü, programı olan örgütlenmeler gerekiyor. İsveç gibi temel sorunların birçoğunu halletmiş bir toplumda tek bir konuya odaklanan parti kurmak daha kolay. Türkiye’de veganların siyasi olarak örgütlenmesi bu nedenle daha yavaş bir süreçte gerçekleşebilir. Parti programında öncelikli sorunun hayvan özgürlüğünün sağlanması olduğu belirtilir ve özel olarak o konuda çalışmalar yapılabilir. Belki kulağa bugün ütopik geliyor ama ben politik örgütlenmenin önünün açık olduğunu düşünüyorum. Çünkü vegan olup kurulu “düzeni” reddetmenin, en devrimci politik tavır olduğuna inanıyorum.

*Metnin tamamı VeganTürkiye'ye aittir. Yararlanılan kaynaklar ve alıntılar bağlantılarla gösterilmektedir.

Yorum Gönder

11 Yorumlar

  1. propaganda yayınları'nın sitesine ulaşamayanlar için; https://eksisozluk.com/entry/36874701

    YanıtlaSil
  2. Şimdi evdeki köpeğimizi alıp ne yapalım Zülal Hanım, yani iyi güzel hoş ama bazı şeyler çok abartı kedisini köpeğini vejetaryen beslemeye çalışanlar da var. Tabii ki hayvanlara zulüm etmeyen mama markaları tercih edilmeli ama bu kadar da ince düşünüp bir nevi din haline getirilecekse her inanışta olduğu gibi bunda da yozlaşma baş gösterir. Bugün kullandığı her şey sonuçta başka bir çeşit sömürünün ürünü. Şimdi evde hayvan beslemeyi uygun bulmuyorum falan demek biraz sapkınca geliyor bana. Ha sokakta sürünen pet shoplarda sürünen hayvanların olmadığı bir dünya olur, o zaman herhalde gidip ormandan, dağdan bayırdan evimize kedi, köpek dost alacak halimiz yok. Keşke bu sapkın görüşünü bırakıp evine bakıma ihtiyacı olan bir iki can alsa. STOP.

    YanıtlaSil
  3. Yozlasma? Ne komik ve yerinde olmayan birr laf..Dine baglamaniz da cok komik.. Soylenilen her seye katiliyorum. Ben de evimde hayvan besliyorum ama bu soylediklerinin yanlis oldugunu gostermiyor. Alginizi acin biraz. Din falan gerek yook. Saldirganliga hic gerek yok. Bu boyutta dusunemiyorsaniz yorum yapmaya hic hic gerek yok.

    YanıtlaSil
  4. Komik olan sizin sırf yorum yapmış olmak için yorum yapmanız. Gözlerinizi açın da biraz gerçek dünyaya bakın. Dışarıda o kadar zavallı durumda hayvan varken, sanki her şey mükemmelmiş gibi ''evimde hayvan beslemem, etik bulmuyorum'' ki bu insan bilinçli bir insan , vegan mamaların olduğunu benden iyi bilir durmadan USA'da. Dine bağlamamın sebebi de bir şeye bağlanılıyor sonra o şey hakkında düşünmeyi bir kenara bırakılıp yozlaşılıyor. Günah olduğuna inanıp bir sürü sapkın şey yapıp başkalarına acı veren insanlar gibi. Neyse bunlar sizi biraz aşar, siz buyurun düşünmeden, okumadan, anlamadan bol keseden konuşun.

    YanıtlaSil
  5. Sokakta ve pet shoplarda sürünen canlılar, insanların üzerlerinde baskı kurup o canlıları "tüketilebilir" yapmasından kaynaklı. Zaten sokakta canlıların sürünmesi ya da pet shoplarda "ürün" haline gelmiş olması hata ise, evde bir canlıyı beslemek onu doğal ortamından çıkarmak da hata. Sonuçta o canlıların doğal olmayan üretimine ve zulmüne destek vermiş oluyorsunuz. "Etik" kavramı kişiye göre değişebilir ama yapılan eylemin gerçekliği sabittir. "Din" gibi düşünülmesi beni de üzer zira bu düşünece kişinin kendi iradesiyle kabul etmiş olduğu bir yaşam biçimi. Bir başkası için vegan olamazsınız, olmamalısınız. "Vegan" bir inanış değil. Yozlaşmadan kasıt ince(mantıklı?) düşünüp belki de herşeyden çok değer verdiğiniz evinizde beslediğiniz canlıya daha sağlıklı besinler aramaksa bence bu yozlaşma değil ona verdiğiniz değerdir. Evcil canlı sektörü hakkında pek bir bilgim yok fakat bu işin de sonunun para ile bittiğinden eminim. Eğer böyle bir talep olmasa arz da olmazdı. İnsan türünün yapmış olduğu "hasar"dan dolayı çaresiz kalan canlılara yaklaşımınızı anlıyorum keşke çok kısa bir sürede onları kurtarmanın bir yolu olsa. Ne yazık ki yok. Fakat bu sektöre destek vermemek bunun bir adımı olabilir. Zülal Hanım'ı tanımıyorum yazısına bugün rastladım fakat yazısında sizin söylediğiniz gibi bir yaklaşım sezmedim kendisini korumak/desteklemek gibi bir niyetim de yok bunları yazarken. Kendisi, canlıların evde beslenmelerinin doğalarına aykırı olduğunu söylemiş. Canlılar üzerinde yapılan deneyler sonucu ortaya çıkan (zulüm içeren) ürünleri evinizde beslediğiniz canlılara tükettirmenin kendi için etik olmadığını açıklamış.

    Sanırım sizin kaygınız/şikayetiniz kedi,köpek vs. canlıların vegan diyeti ile beslenmesi. Zaten etçil olan bu canlılar için vegan diyeti "doğal" değil, doğal ortamları dışında beslemeye çalışmak da öyle. Ayrıca biraz araştırma sonucu vegan diyeti uygulayan evcil canlıların sağlık durumlarının kötü olmadığını hatta bu diyeti yapmayan benzer canlıların bazılarından daha sağlıklı olduklarını öğrenmiştim. Sadece beslediğiniz canlının tam olarak neye ihtiyacı olduğunu bilmeniz ve ona göre doğru olan besinleri seçmeniz önemli olacaktır. Fakat tabi ki en başta bu yöntemi seçmeyerek canlıları istedikleri gibi yaşamaları için hiç evinizde beslemeyebilirsiniz.

    Eğer bir canlı sizi sevdiği için gelip sizin evde kalır ve ayrılmaz ise, bu sene ben de kurban keserim. )

    Not: sizi derken herhangi bir "insan" ı kastettim.

    Son olarak çok basit bir şekilde açıklamaya çalışacağım kendime göre.

    Eğer bütün canlıların oluşturmuş olduğu ekosistemi bozarsanız ne siz ne de sizin nesilleriniz bu ekosistemde var olamaz. Diğerlerini tükettiğiniz gibi kendinizi de tüketirsiniz. Çok basit. (Kulağa çok da dinsel gelmedi diye düşünüyorum.)

    )) daha da yazasım var cok uzun oldu burda kesiyorum.

    YanıtlaSil
  6. Yaklasık 2 yıldır vejetaryenim. Benim yasam tarzım vejetaryenlikten ziyade dogal beslenme yani hic bir market ürünü, islenmis gida, icecek vs. tüketmiyorum. Mümkün oldugunca çiğ veya sadece haslanmıs sebze, meyve, cerez ve baklagiller tukettigim ana urunler.
    Aranızda vegan olan ve benim gibi pisirmeden veya hafif haslayarak beslenen var mıdır?
    Ayrıca bu diyeti profesyonel olarak yapmıyorum hicbir vitamin, minarel vs. destek ürün kullanmıyorum sadece dogal yolla besleniyorum.
    TAVSIYE:
    Lütfen tuketmem gereken ana ve önemli sadece dogal sebze meyve tahil vs grubu oneri yazarsanız sevinirim. Hem surekli vegan beslenmek yararları yerine hangi besinleri tuketerek dengeli beslenmis oluruz sorunsalına yardımcı olmus olacagız.
    Ne yazık ki diyetisyen ve doktor dahil dengeli beslenme tavsiye sordugumda et sut yumurta sebze meyve tahil ilkokuldan beri baska cevapta alamadım.
    Bir çiğ vegan doktor veya diyetisyen olsa dogal yiyeceklerle nasıl dengeli beslenebilecegimizi hangi ürünleri tuketebilecegimizi yazsa o doktor tadından yenmez :)

    Tesekkurler.

    YanıtlaSil
  7. Raw Food konusunda ülkemizde uzman isim olarak Çisem Çakır var, sitesine ve tariflerine bakabilirsin, maille soru sorabilirsin çok yardımcı bir insan.

    YanıtlaSil
  8. Merhaba ben vegan değilim ama kızım iki ay önce vegan oldu onu anlamak onun dayanıklılığını kendimde test etmek ve ona onu desteklediğimi seçimine saygı gösterdiğimi onun duyarlılığına ortak olmak adına elimden geldiğince vegan gibi yemeye başladım yıllardır evimizde kedi köpek besleriz sokak köpeklerini kedilerini gördükçe onlara yer bulmaya onların takibini yapmaya çalışırız ne kazandık diye sorarsanız mutlu olmak gibi lüksümüz yok bu dünyada onu öğrendik bu imkansız onca acının trajedinin içersinde... ve bizi anlayıp saygı duyan çok az hem hayvan severliğimize hem yeme içmemize yaşam tercihimize diyeyim. hayvanlara olan düşkünlüğümüz yüzünden insanlardan izole yaşıyor gibiyiz ve bu kamçılıyor bizi millet sizinkisi hastalık dese de (yani sokak hayvanlarına olan onları besleme ve onlara yer bulma çabamızdan dolayı.) tek huzur duyduğumuz an onlara güvenli bir yer bulduğumuzda oluyor... yinede göğsümü gere gere veganım diyemem dolaylı olarak bulunan ürünleri çok dikkatli kontrol edemiyorum bu konuda kızım çok titiz ve ben onu gördükçe utanıyorum umarım tamamen vegan olacağım gün yakında gelir. aslına bakarsanız yiyecek içecek bulmak hiç zor değil.çocuklarım bana hayatı öğretiyor anlamamı sağlıyor ne enteresan değil mi hatta çok acı bu ömrümü başka canlıların acı çekmelerine katkıda bulunarak geçirmişim...veganlık konusunda dahi işi çıkara dönüştürenler olduğunu görüyorum okuyorum bu da üzüntü verici hep bireysel hareket etmek zorunda kalıyoruz ve son olarak canlıları sevmekle başlayan bu yolculuk bizi insanlardan uzaklaştırsa da onların sevgisi paha biçilmez. hoçcakalın.

    YanıtlaSil
  9. Sevgili Vejeteryanlar veganlar, Hepimiz insaniz, kimimiz vijdanli kimimiz cani, hayvanlara yapilan zulmu bi seminerde izledim fakat bunlar ABD gibi ulkelrrde cogunlukta bizim ulkemizde bu kadar cani degiller, hem zaten hayvanlari Rabbimiz bize hizmet etsinler, etinden sutunden postundan faydalanalim diye yaratti, ayetle sabittir. Allah yemeyin deseydi, amennah. Bilakis peygamberimiz kuzunun on kolunu cok severmis. Simdi ben zulum acisindan size katiliyorum evet ama canlar haram degilse zulum edilmemis hayvan refahina uygun beslenmis mutlu bi hayvansa yemek bizi saglikli yapar. Sutu ictigimizde fosfatla calcium atildigi evet. Kirmizi et kanser ilskisi evet vs.ama butun bunlara Rabbimiz hayir demiyorsa lutfen yediginizin ceset oldugunu dusunmeuin. Duphesiz Allah hicbirseyi sebepsiz yaratmamistir ve Allah dogtu soylemistir. Konuya bide burdan bakin. Ayrica bende etik degil ama ucundan vegan olmak istiyorum, ama bunu kurallarla asla yapmam. Zulmude tabiki alkislamam.

    YanıtlaSil
  10. Sevgili Vejeteryanlar veganlar, Hepimiz insaniz, kimimiz vijdanli kimimiz cani, hayvanlara yapilan zulmu bi seminerde izledim fakat bunlar ABD gibi ulkelrrde cogunlukta bizim ulkemizde bu kadar cani degiller, hem zaten hayvanlari Rabbimiz bize hizmet etsinler, etinden sutunden postundan faydalanalim diye yaratti, ayetle sabittir. Allah yemeyin deseydi, amennah. Bilakis peygamberimiz kuzunun on kolunu cok severmis. Simdi ben zulum acisindan size katiliyorum evet ama canlar haram degilse zulum edilmemis hayvan refahina uygun beslenmis mutlu bi hayvansa yemek bizi saglikli yapar. Sutu ictigimizde fosfatla calcium atildigi evet. Kirmizi et kanser ilskisi evet vs.ama butun bunlara Rabbimiz hayir demiyorsa lutfen yediginizin ceset oldugunu dusunmeuin. Duphesiz Allah hicbirseyi sebepsiz yaratmamistir ve Allah dogtu soylemistir. Konuya bide burdan bakin. Ayrica bende etik degil ama ucundan vegan olmak istiyorum, ama bunu kurallarla asla yapmam. Zulmude tabiki alkislamam.

    YanıtlaSil
  11. Bu protein pazarlaması, et lobisinin tıp ve devletlerin gıda bakanlıkları &örgütleri v.s. üzerindeki hakimiyetinin bir sonucu.

    Konu çok uzun ve sadece ilgili olanların merak ederek araştırıp kendilerini bu yönde değiştirebilecekleri bir konu. Kimse istemediği sürece hiçbir söylem ile ikna olmaz. Sadece şu ayrımı bilmek lazım. Ben de yıllarca diğer insanlar gibi et ve hayvansal ürünleri yedim ve bunların savunuculuğunu yaptım. Yani bu konuda benim diğer insanlar gibi bir hayat deneyimim var ama vegan/vejeteryan olmayanların benim gibi bir yaşam deneyiminiz yok. İşte bu yaşam deneyimi bilinci oluşturan temel unsur. Kediye köpeğe v.s. yemediğiniz hayvanlara yapılan eziyetlere üzülüyor ve vicdanınız sızlıyorsa; bir an için kuzuların, buzağıların da annelerinin sevimli yavruları olduğunu, onların da ruhlarının ve hislerinin olduğunu, onların da üzüldüklerini sütten zorla kestirildiklerinde ve diğerlerinin kesildiği mezbahalarda duydukları ve hissetikleri ile acı acı ağladıklarını, çoğunun işkence şartlarında kapalı kafeslerde yaşamaya zorlandıklarını, hareketsiz, havasız ve mikroplu ortamlarda yaşadıkları için sürekli hasta olmamaları adına ilaçlarla vücütlarının mahvedildiğini, senin gdo lu diye almadığın mısırın tonlarcasını onların yediğini ve etlerinin o gdo lar ile oluştuğunu, sırf et endüstrisine meta üretmek için milyonlarca kilometrekare verimli toprağın hayvan yemleri üretmek için kullanıldığını, bu harcanan üretim enerjisinin ve payının %10 unun doğrudan bitkisel gıdalara, temiz suya ve bunların insanlara sağlıklı ulaşmasına harcansa dünyada açlığın ve hastalıkların büyük oranda önüne geçilebileceğini, sırf güçlüyüm ve hakim olabiliyorum diye her türlü hayvanı sömüreceğini düşündüğünde aslında genel kabullere göre; "güçsüz olan" tüm halklar, kadınlar, çocuklar üzerinde yapılan güç sergilemelerini ahlaken dile getiremesen de onayladığını, insanlığın bilinç atladığını, zamanın ve dünyanın değiştiğini, yüzlerce yıl öncesinde yeterli gıdaya ulaşma şartları ile şimdinin farklı olduğunu, şu anda yiyecek tüketiminin temelini reklamların ve yönlendirmelerin oluşturduğunu lezzet odaklı seçimlerin sağlık ve gerekliliğin çok önüne geçtiğini, insan varlığının sadece kaba maddeden ibaret olduğunu düşünmüyor aynı zamanda ruhsal da bir varlık olduğunu hissediyorsan; 'ruh'a saygı göstermen ve hayvandan ruhsal seviye olarak üstün olmayı onun bedenini sömürme hakkı olarak görmek değil, tevazu ve olgunluk göstererek nefsini eğitip sevgi ile onlara yaklaştığında ruhen yükselebileceğini, yukarıda sıraladıklarımdan herhangi birine muhalif olabildin ve ya kendine göre mantıksız bir şey buldun diye tüm anlattıklarımı bir tarafa atmayıp üzerinde düşünülmeye değer olduğunu, görmenizi ve anlamanızı temenni ediyorum.

    Nefsine(boğazınıza) terbiye veremeyenlerin durumu dinsel icazetlere bağlamaları da ayrıca bir ironi. Dinsel bütün yorumları 1400 yıl evvelin çorak coğrafya şartlarına göre gelen tavsiyeler üzerinden mi yapacağız? Kur'an da kedi,köpek,böcek yemeyin de yazmıyor onları da yiyin o zaman!

    Sevgi ve hürmetlerimle...

    YanıtlaSil